28 Eylül 2009 Pazartesi

Haddini Bilmek

son zamanların en sıkıntılı saniyelerini yaşadığım şu günlerde, saniye diyerek bahsetmem şundandır her dain her saniye bana sat gibi gelmekte.
Bir gün olsun kendimi sokağa attığım zaman eve hasta olarak dönmem bile bir uğursuzluk işareti belkide. Herşey canımı zaten sıkması gerekmeyecek kadar önemsizde olsa sıkarken birde üstüne uğursuz olduğumu düşünmek inanın çok zoruma gidiyo
Aylardır kendime ait bir hayatım yok maalesef ve okul başlamak üzere. Lisedeyken bile olmam gerekenden bir hayli az rahatken şimdi özel üniversiteye gidicem ki buda baya bi rahatlık gerektiriyo en azından sosyalleşme açısından.
Koskoca yaz boyunca yaşadıklarımı bir ben bilirim birde o dönemlerde yanımda olmasını hiç beklemediğim insanlar. Bir aldatılmadığım kalmıştı onunda gerçekleştiğini anlamamda yazın bitmesini bile beklemedi.
Çektiğim bunca sıkıntı, evdeki bunca dert, bitmek tükenmek bilmeyen sinir hali yetmezmiş gibi birde torba olup büzülmesi gereken ağızlar var yer yüzünde. Kimi zaman iyi sözler söyleyen o ağızlar kendilerini kötü şey söylemenin dürüstlük olduğunada inandrabiliyolar kimi zaman. Kendi içlerinde kendilerine inandırdıkları bu yanılgı sonuçta zaten tepesi atık olarak gezen benim iyice sinirlerimi oynatmaya başladı.

Herkes kendi dünyasında yaşasın arkadaşım
Başkasının evrenine girdinmide haddini bilceksin
Kendi çöplüğünde boğarlar adamı ruhun duymaz uykunda

16 Eylül 2009 Çarşamba

His

Flört etmek...
Güneşli bir günde onu görüceğini düşünerek saçını başını düzeltmek,
hafta sonu ne giyices?
ne renk oje sürelim?
kızlaaar sakin olun ama geliooo
bak şimdi hiçbişi belli etmemeli ama yakın davranmalısın
*mavi giymiş, ayakkabısı yeni iltifat et, saçlarını herzamanki gibi yapmış daha az jöleli, gözleri şiş yeni kalkmış çaktırma, bişiler öner fazla ayakta tutma oturmaya çalış onla
eee ne konuştunuz?
Saçlarıyla hiç uraşamamış geç uyanmış gece yatamamış çünkü kavga etmiş hemde ayakkabısını çok ucuza almış olduğu kız arkadaşıyla. Heryer ona dar geliodu oturmadı sinirleri bozukdu bu nedenle gözleri şişmiş ama tabi ben fark etmediğimi sölmek zorunda kaldım.
Seninde gözlerin kızarmış dedi aslında kızarık değildi dedim ağlamak üzere olduğumu anlamamalıydı dimi?
Hayal kırıklığı...

inkheart

Hayatımı bir saniye daha devam etiremeyeceğimi öğrenmiş gibi ağlıyorum şuan
Bir yandan nasihat edip son nefesimle, bir yandan ağlıyorum.
Ağlayışımı kimse duymasın ama herkes bilsin istiyorum.
Alev alev yanan sadece gözlerim değil bu gece, için için tutuşuyorum.
Aklımda binlerce keşke ve ben onları gözyaşlarımla silmeye çalışıyorum.

Dondurmasını yiyemeden düşürmüş bir çocuk gibi ağlıyorum şuan
Hayatımın en önemli şeyi o kaybettiğim çünkü... Düşürdüğüm
yada düşürmeye itildiğim yüzünden hüngür hüngür ağlıyorum.
Aricak diye ödümü koparanı hatırlayıp ağlıyorum, gereksizce, salakça, korkakça ama hiçkimsenin tepkisinden korkmadan ağlıyorum

Tüm sürüsünü kurda kaptırmış bir çoban gibi ağlıyorum şuan
çok mu gerekli bunca acı
benim çok canım acıo şu saniye
eline iğne batırmış ve başına gelicekleri bilen masal prensesi gibi bakıyorum acıma
çatlamasındansa kırılsın derler ya aahh her yerim çatır çatır yazık

Kalbinin mürekkebinin ne denli sihirli olduğunu bildiği halde yazan bir yazar gibiyim
Sesli okumayın yanınızda acı bitebilir

En sevdiği kitabın sonuna gelmiş bir okuyucu gibiym şuan
zil çaldı... gözyaşımın en tatlı yerinde

14 Eylül 2009 Pazartesi

Garip 1

Son zamanlarda yaşanılan garipliklerin ardı arkası kesilmiyor arkadaşlar.
Kedilerim bile gözümün içine baka baka kaçıolar benden. Nooldu benim beni tek seven gece kedilerime anlamadım.
Dilenci çocuklar bile bi alem onlarıda bozmuş hayat. Bu yetmedi bide neyse okuyun bence =D
*
çucuk: Abla mendil verim mi?
ben: yok ablam saol
ç: abla dedik baarımıza bastık alsana be bitane nolcak
b: git başımdan be manyak mısın kızım
çucuk2: almıo mu?
çucuk1: yok abi almadı
(bu sırada ben minibüslere doru koşturuorum onlarda arkamdan koşturuolar)
çucuk2: abla ayıp edion ama bak gül gibi giyinip çıkmışsın bi nazarlık atsan ne var
ben: aaa birdi iki oldular al aman al istemiorum mendil falan ananızın hayrına gitsin
çucuk2: kız verme verme zaten ne sermayeden yicen başkasına satarız
ben: çak iki tane töbe töbe akşam akşam
çucuk1: çökmüş be abi üstünegitmesemiydik ne?
ben: ulan gidin be hala dolanıosun arkamda bide duyura duyura konusuosunuz manyakmısınız ya.
Centilmen halk adamı: bi sorun mu var hanımefendi?
ben: yok yok gittiler zaten saolun
Centilmen halk adamı: önemli deil gidiceğiniz yere bırakiyim isterseniz
ben: nie taksiniz mi var
Centilmen halk adamı: yoo ama bırakabilirim
ben: manyakmısın kardeşim git başımdan
*

Sonracığıma efenim eve geldim bitmişim tükenmişim ben. Zaten beğendiğim ayakkabı yeni sezon çıktı 180 tl içime oturmuş yaydım kendimi hemen. Tıkındım bi güzel.
Bi baktım televizyonumun üst kısmı çizgi halini almış, oraya gelen görüntüyü basık gösterio, tüm kanallar bu şekilde üstelik. Ayrıcada bissürü parazit var bilmemne. Çok fazla dayanamadı gözlerim bu görüntüye pes dedim.
Koştum MSN'e kaçtım. Damlama bi kaç şarkı gönderdim oda bana bi şarkı attı. çok güzelmiş dicem diyemiorum ne işse. Gitmio yazdıklarım. Dakika başına düşen ileti sayısını aşmışım bak hele şaka gibi =D
Tamam biz hatunlar çenesi düşük insanlarızda bu kadarda deil anacım. Diğerlerine yazıyorum onlardada durum aynı. bir şaka gibi durum daha.
Tv bozuk olmasa bi dk durmam bide içimde bi his var böle ufunet bastı resmen o yüzdende çıkamıorum =s
Sel vurmuş Vodafone hatlarda çalışmıomuş. Bu konuya eklicek daha bissürü şeyim varda bu gecelik bu kadar. Damlamın zaafı yeterince bozdu sinirimi ;)

Dünya garip bi hal alıo farkında mısınız?

9 Eylül 2009 Çarşamba

Mavi Kus Ile Küçük Kiz

Sabah uyanır uyanmaz kendimi çok kötü hissettim. Gece mutsuz uyumuştum çünkü hemde çok mutsuz. ama bu sefer farklı olmalıydı mutsuzluğum, bir anlamı olmalıydı. Aldım elime mp3 çalarımı. açtım bi Teoman şarkısı. Bitti tekrar dinledim, yine bitti ben yine geri sardım ve dinledim. Gri hırkamı geçirdim üstüme alelacele, açtım camı. Buz gibi bi rüzgar eserken kemanlar başladı tekrar çalmaya la lalala la lalala. Bulutlara yönlerdi sözler beni, gök dün gecenin aksine masmaviydi. bulutlar iç içe ve her an başka bir resim oluyorlardı. Bir adam çıktı bir apartmandan koşa koşa siyah arabasının yanına gitti, kapıyı açtı ve çok önemli olduğunu düşündüğüm bir şey aldı. Dönüp apartmana camdan bakan bayana bu mu diye sordu. Hayır dedi kadın, mavi olanı istiyorum ben. Mavi olanı adam eline alırken hiç farketmedi başının üstünden geçeni. 2 apartmanı birbirine bağlayan bir ip vardı. O iple bu güne kadar binlerce şey paylaşıldı. Bugün ise akşama yapılacak köfte için bayat ekmek vardı nevalenin içinde. Karşılıklı çekiliyordu ip... Biri için göndermeye, diğeri için almaya. Bir kadın gürültülü bir şekilde yürüyordu bu sabah benim küçücük sokağımda muhteşem rüzgarı yüzümde hissederken ben. Gürültüsünün sebebi elinde pazar arabası olmasıydı. Malum tekerlekleri çok ses çıkarır onların. Aldırmadım, hiçbir şey şarkıdan aldığım hazzı bozamazdı. Sağır, kör, dilsiz gösteriyordum kalbimi, aşk sicilimde kirliydi evet ama bende bu kez farklı olsun diye o denerse deneyebilirdim. Bir güzlü rüzgar daha, kendine gel dedi sanki. Teomanın kalbi bnmse tüm bedenim yaprak gibi titriyorken hem sokağın koşturmacası hem rüzgar hemde bulutlar durdular aniden. Derin bi nefes alır gibi içime çektim tüm şehri.

Şarkı bitti
Camı kapadım
Blog yazmaya başladım

Herkese Günaydın =)


Teoman - Mavi Kus Ile Küçük Kiz (2009) by Aluxton

7 Eylül 2009 Pazartesi

kus kus kus

*Bayılıyorum bu herife
* Ne buluosun onda anlamıyorum ki
* Ne bulcam be onu bulamamayı seviyorum zaten, ne kadar uzak, ne kadar ulaşılmazsa o kadar mükemmelliğini koruyo bilincimde.
*Manyak mısın kızım sen, doru düzgün aşık olsana
*Benim derdim aşk değil ki bayılmak. İyi geliyo denesene sende. Ama House benim bak
* Aman be al House'unu başına çal gerçek olsa kendini öldürürsün he tedavi etsin die.
*Yok o hastalarıyla konuşmuyo ki bağ kurulmasın diye. Hem bak ne diorum uzak kalması daha muhteşem hiç kötü etki bırakamıo işte...

----------------------------------------------------------------------------------

*Şarkının güzelliğine bak
*Aptal bi aşk şarkısı olmasın yine boşuna veme kulaklığı
*Yok yok vallahi güzel
*....
*Beğenmedin mi
* Çok acıklı gelio, derinden, ağlıyomuş gibi vay be
* Babasına yazmış
* Belli bi aşka bu kadar pişmanlık sığmaz
* Ne malum sığar belki herkes bizim kadar şnslı değl yaşadıklarından pişman olmasın.
* Şöyle bişi var ama ne olursa olsun ailemize karşı çıktığımız kadar kimseye direnmeyiz, hem en mutlu ettiklerimiz hemde en çok üzdüklerimiz yine mutlaka ailemizdir. Doğal olarak da bunca yanlış hareketten en çok pişmanlığı ailemize yaptıklarımız yüzünden duyarız. Bence yani
* Pek sence gibi gelmedi bu bana ama neyse
* Bence deil tabi aynı zamanda sence de böyle
* Nası ya
* Öyle olmasa bir babaya yazıldığnı bildiğin halde bu şarkıyı önce dinleyip sonraa neden bana dinletesin ki?


Ne kadar ilginç dimi her iki sohbette. İnsanlar farkında olmadan günde milyon defa bilgelik taslayabiliolar. Taslamak derken yanlış anlaşılmasın aslında çoğu tecrübe edinilerek söylenmiş sözler. Ama tabiki tecrübe de göreceli bi kavram. Çirkin bi adamla kötü bi ilişki yaşarsan ve adam tam kumarbazsa, tutupda diğer çirkinlerede kumarbaz gözüyle bakamazsın ki. Yada arkadaşına çirkin bu ya bundan bi cacık olmaz diyemezsin, dersen bilgelik kusmuş olursun. Buda pek sevimli bi durum yaratmaz. Caferin sıçtığında en azından beze ihtiyacı vardır sadece, senin hem temiz suya hem beze hemde yeni kıyafetlere ihtiyacın vardır şimdi.

Hayat pahalıya patlar bazen
Espri bile kusmayalım mümkünse
Hele bilgelik hiç kusmayalım
Bakın cici cici konuşuo iki arkadaş
Aşk konusu biraz tartışmalı olsada
Bilgeliği ucundan kenarından yakalamışlar

4 Eylül 2009 Cuma

Dünya

Şöyle ki son zamanlarda ciddi anlamda düşünmeye başladım şu Herşey Değişir durumlarını. Ki gerçekten de herşey her şekilde yada sadece bir şekilde değişebilirmiş. Yaşanmışlıklar öyle filmlerde olduğu gibi çabucak yada çok çok zor unutulmuomuş. Her şeyin bi adabı, yolu, yordamı, dengesi bişeysi varmış işte.

Şimdi yeni bi dünyam var kendi görüş açımdan tanıdığım. Aslında geri dönülmemesi gereken köşelerden döndüğüm, söylenmemesi gereken sözler söylediğim, bir zamanlar vicdanımın durduğu yerlerde yeşil ışık yanıyo şimdi biraz korkutucu bi durum bu aslında. Resmen korkunç bi şekilde kimsede olmadığı şekilde değişiyorum. Canımın yanmaması için kaçmak da dahil elimden gelen her boku deniyorum! ama şimdi kendi gözlerimle gödüğüm ve algıladığım yeni bi dünyam var ki bakış açımı kimsenin değiştirmesine izin veremem.

Bazı şeyleri daha önceden bilmek gelecekte olacakların daha yumuşak gerçekleşmesini sağlayabilir mi? Hayatınızdaki akli dengesi bozuk insanların içinden neler geçirdiğini daha önceden bilmek bize ne kadar yarar sağlar? Onlarla o zamanı geçirmemiz gerekli belkide. İçimizde eksik olan yada fazlaca yumuşak olan yanları sertleştirmektir belki görevleri. Eksik yanım fazlaca yumuşak olan ruhumdu. Eğrilir, kıvrılır, içimden binlercesini geçirir belkide saklardım hiçbişi olmazdı. Öylesine keskin gelen darbeler keskin oldukları için parçalanmadan geçerlerdi içimden yada bana böyle gelirdi, parçalanmadığıma sevinirken dağıtırdım dört bi yanımı herkese. Kirlenirken, incinirken, birileri düşlerimi örseleyip yok ederken yaşamak yüreğime ağır gelmezdi, umudumda kalan umurumda olurdu. Taa ki birgün bunca direncin bir hiç olduğunu anlayana kadar. Yaşanabilecek en gereksiz hayatı yaşadım tam 2 sene boyunca! Yapılabilecek neredeyse bütün hataları yaptım ve yaşımın gereği gibi davranmadım. Aslında doğduğum günden beri yaşımın gereğinden fazlasını yaptım ben aahh en büyük hata bir gencin benliğine yerleşen! Annesinin sıcacık karnından çıkarıldığı halde deli gibi ağlamadan doğan salak saçma bi varlığım. Ağladığımı göstermeden ağlma sebeplerime 18 sene barındım.

Şimdiyse ufak tefek adımlar atarak doğru mu yanlış mı düşünmeden canımın istediğini yapıyorum. Yürüyorum avaz avaz boğazımda bir şehir hıçkırıkla yukunarak yürüyorum, ardımda bir çocuk bakıyo arkamı dönüyorum ona ve yürüyorum. Mecburum sanki çocukluğumdan beri çocuk olmamaya.

Hayatı, gri tonların farkına vararak yaşamak güzeldi benim için ama çelişkiliydi çok. Doğrularım, yanlışlarım bir bin bilinmeyenli denkleme dönüşüyodu çoğu zaman ve bunu çözebilen bir tek benken hareketlerimin amacının anlaşılmasıda bi o kadar zor oluyodu. Karmakarışık yaşamakda bi yere kadardı. Bitmeliydi... Bitirilmeliydi... Geri dönüşlerin kabuslarını görme vaktiydi. Geri dönüp hata yapma vakti.

Herkese, herşeye, hayatımda hiç olmadığım kadar kızgın ve kırgınım tüm dünyaya. Hiçbi zaman şartlar beni içine almadı, düşümedi, taşınmadı bu kız napar, ne hisseder, ucundan kıyısınan bi ipuçsu falan versek mi die. Kimi zaman kendi dostlarım bile açık açık konuşamadı benimle. Sorumluluk.. Zor bi olgu var olduğu zaman çok çetin ceviz olunabilio. Hüzün... üzgünüm. yıllar boyu ağlamamanın nası bir yük bindirdiğini üstüme şimdi daha iyi anlıorum. Ağlayamamanın yükünden fazla değil ama. Tüm bu anlamalar, ağlamalar, ağlayamamalar, histeri krizlerinin aynı saniyeler içinde benliğimde vuku buması beynimi patlar derecesine getirdi

Yazar tıkanıklığımın en büyük nedenisin dünya. Aynı gökyüzü altında mutlu ve mutsuzu nispet olarak barındıransın. Köpürüyorum sana, nefretimsin

2 Eylül 2009 Çarşamba

Dost

http://balbojeqi.blogspot.com/2009/09/eski-dostlaaar-eski-dostlaaar.html

Linkteki yazıyı büyük karmaşaların içinden çıktığımız bi dargın bi barışık bi kanlı bıçaklı bi limoni olduğumuz diğer yarım yazdı. Evet evet benden bahsedio üstelik orda. Hatta dha önceki yazılarında da bana dair ufak tefek cümleler buldugumu düünüorum şuan

Hiçbizaman derine bakamadım belkide derinlere bakmak benim işim değildi yada zor geldi üşendim. Hep kendimi bi yerlerde şakalaşmaya dalga geçmeye insanları güldürmeye vurdum. Vurduğum kendimden başkası değildi bu zamanlarda. Ne Damlamın iyi yazdığını, ne etrafımdaki diğer insanların ne amaçların peşinde olduğunu kaçırdım.

Hayatıma 2 yıl gibi büyük bir zaman ara verdiğim için pişmanım. Bunu hem size hemde kendime yaptığım için ayrıca pişmanım. Ara vermekten çok huzuru aramak için tibete gidip ölmek üzere dönen insanlara döndüm 2 senede. Yozlaştım, koptum herşeyden. Bu benim suçum hatta en büyük günahım. 7 büyük günahtan birini işledim. Bi çoğunu işledim. Cennetten kovuldum 2 yılın sonunda ve bu sayede cennet olmadığını anladım dışardan bakınca. ama içerden güzeldi gerçekten. Ağlamaya değerdi

Şimdi kovulmuş bir cadı olan ben hayatın içine yeni adımlar atıyorum eski dostumun uzattığı elle. Hani şu yazısını bana adayan eski dostum. Hani eskiyemiceği artık tescilli olanım.

Yazar tıkanıklığımdaki porçözüm benim =) yine sen o xin bana teklif ediceğini haber vericeksin ve ben yine deli gibi saçlarımı savurucam ama bu sefer telefonuma mesaj gelmez heralde =)

En kötü günlerimin sonunda kendimi açtığıma inandığım bu yazıyı sana adıyorum. Umarım Seversin

30 Ağustos 2009 Pazar

Cryin' is the most usual thing that humans do

Bu benim ikinci blogum ve buna benzer bişeyi ilkinde de yapmıştım. gerçekten ilginç tepkiler aldım hemde yabancılardan. Tekrar aynı etkiyi alabilir miyim acaba?

'Ağlamak, insanoğlunun yaptığı en olağan şey'

This is my second blog and i have been made this in my first blog almost a year ago(yasayanlarveyasananlar.blogspot)
Some readers send me comment that they were like this idea and i thought i can do it again.
i have to shot down my other blog so you can't reach it... Sorry...









































































































































Bugün

Bugünü Cem Adrian'a adıyorum
2 gündür Pamela ile olan klbini izleyip izleyip kendimi farklı duygulara sevk ettikten sonra bugün, elimde olan tüm Cem Adrian şarkılarını topladım ve bulabileceğim tüm şarkılarını indirdim (evet doğru okudunuz gidip de albüm alıcak değilim nerde o para, hem her söylediği şarkı albümlerde olmuyo ki).

Onları bi güzel Media Player'ıma atıp sıraladım ve kaydettim. Bütün gün kendimi Cem yağmuruna tutucam kısacası =) hem belki ilhamda gelir bana yenilikler getirir zihnim açılır falan bu tip beklentiler içerisindeyim kısacası Cem Adrian ve düetlerinden.

Şaka bir yana muhteşem bir yoruma sahip e tabi beimde ses tellerim bilmemkaç kat uzun olsa böyle olurdum. Yinede büyük başarı bunu geliştirmek ve esirgememek. Bir şeye daha çok sevindim Emir albümünün kapağındada o güzelim vücudunu Mehmet Turgut'tan esirgememiş

İkisinide seviyorum dikkatle takip ediyorum başka bi deyişle
öl, bit, tap =D =P

28 Ağustos 2009 Cuma

ilham

Uzun zamandır yaşamadığım kadar yazar tıkanıklığı yaşadığımı farkettim ve bu durum beni çok sinir etmeye başladı. Dün neredeyse bütün gün en sakinleştiren, en anlamlı şarkılarımı arka arkaya koyup dinledim ve bir ilham gelmesini bekledim. Fakat tık yok. Koskoca bomboş yazılmayı bekleyen güzelim tertemiz bir sayfa duruyo karşımda, fakat tam anlamıyla bende tek güzel bir cümle bile oluşmuyo

Tam ilham geldi diye düşünürken gelen İlhan'mış meğer
İlhanın ömrü kelebek kadarmış
Kontrolsüz gücü varmış
Beklemesi gerekirken
Tabakhaneye yetiştircek boku varmış


kısacası hala yazar tıkanıklığındayım
aşk hayatıda sıfırın altında... eski bilmemkaçlarda.

Mutsuz muyum? Haaşa halimden memnnum, tavsiye ederim =)

23 Ağustos 2009 Pazar

Kör... Eş?

Bir körlük anında tanıdım seni
Esprilerdeki gibi karanlıktı ondan sevdim belki de
Bilinç altımın yanılgamaları vurmuştu körlüğüme
Beynimde kördü, gözlerimde

Hepiniz, hayatıma giren, çıkan bütün erkekler
Hepiniz körlüğüme denk geldiniz birer birer
Ne sakladığım vardı ne saklandığım
Birtek farkında değildim kimliğinizin

Bir körlük anıma denk geldin sen
beni kör edende senin gibi biriydi
öyle bir yıkıntıydı ki gözlerimdeki
ne sen görebildin nede benim gibileri

Gecenin kör kuyusunda
ıssız bi kıyıda
yıktığım limanın başucunda
dağıttığım hayatlara bakıyorum
bir sen yoksun o hayatlarda
sanırım yine,
kör oluyorum...

22 Ağustos 2009 Cumartesi

i wanna taste every drop

aşkın çıkmazındaki en derin karanlık
imkansıza gücün yoksa
en başından bırakalım
zorlu bi yoldayız
ve senin adın karanlık
bense her damlayı tatmalıyım

5 Ağustos 2009 Çarşamba

Yol

Hangi yolları kullanıyosunuz bir yere gideceğiniz zaman?
Neye göre seçiyorsunuz yolunuzu?
Ne sıklıkla yeni yollar deniyorsunuz?
Ne zaman birine yol arkadaşı oldunuz?
En son ne zaman bir yol arkadaşınız vardı?
Kim kimden geçti önce?
Neden yolsuzsunuz şimdi?

Hiç, bir yolda iki kişi olup da, hiç konuşmadan yürüdüğünüz oldu mu?

Pek çok söz içerir bu konuşmadan yürünen yollar.
İçinde binlerce duygu barındırır.
Yanınızda olanın neler hissettiğini asla tam anlamıyla bilemezsiniz
Birbirinize içinizden geçenleri söylemek istesenizde
İkinizde bunu yapmazsınız
Ya herşey çok kötü gidiyodur ki söylenicek söz öylesine yoktur,
Yada herşey öylesine güzel gidiyordur ki söze gerek yoktur.
O yolda ikinizde konuşmadığınız sürece gittiğiniz yön önemli değildir
İçinde bulunduğunuz durumu asla kesinkes bilemezsiniz

Siz, güzel bir yolculuk nedeniyle sözü araya sokmazken,
O sözü nasıl toparlayıp araya sokucağını bilememektedir bazen.


PS: i love you izleyin bu filmi. Yollarınızda mecburen yalnız kaldıysanız eğer benim gibi...

30 Temmuz 2009 Perşembe

Bir yaz akşamı

Bir yaz akşamı insana pek çok şey yaptırabilir



* eski sevgiliyi aratabilir (şayet içilmişse ve o eski daha eskiyemediyse)

* çok ilginç anıları hatırlatabilir

* Ne unuttuğunuzu bile unuttuğunuzu hatırlatabilir

* Dondurma yemek için gece yarası sokağa dökebilir sizi

* Mp3' ün sesini iki katına çıkarttırabilir

* Asabiyet sınırlarını zorlatabilir (şayet yeterince sıcaksa)

* Başka alanlara yönlendirebilir

* Ağlatabilir

* Aldatabilir

* Küsebilir ve küstürebilir sizi kendinize

* İsimsizleştirebilir kavramları

* Dilinizi yutturabilir bi yaz akşamı

* Kararsız bırakabilir

* Seçim yaptırtmanızı sağlayabilir



Bunların hepsini bir tanecik yaz akşamı aynı anda yada farklı akşamlara yayarak yaşatabilir size. Hepsi olmasa bile yaz akşamlarından sonra kimsenin yaşamı aynı olmaz. Her yaz ve güz değişimin habercisidir. Mecbur bırakır sizi değişmeye yada etrafınızdakileri değiştirmeye.



Size çok ilginç şeyler gösterir. Kimin kim, neyin ne olduğunu yeniden yorumlamanızı sağlar çünkü çoğu yaz akşamı sizi yalnız bırakır.



Yalnız bırakılmadığınız yaz akşamlarını yaşıyorsanız etrafınızdaki kalabalığa dikkat edin. Herkes size benziyorsa eğer o akşam o ortamda bulunduğunuz en eğlenceli akşama yada en sıkıcı geceye dönüşebilir. Sıkıcı her şey uzundur ya hani, akşam geceye kadar gidermiş gibi hissettirir kendini.



Seçimler, itmeler, çekmeler, düzen çabasıdır bunlar. Ve her düzen kendini sürdürmek için çaba sarfeder. O düzeni yıkmak istiyorsanız eğer bu sizin için ve düzen için büyük bir şeydir. Size en zayıf yönlerinizi gösterir, bozmaya çalıştığınız düzen. Kendi gözyaşını tattırır, ihtiyaçlarınızı karşıladığını sandırır, bütün kötü anıları geride bırakır ve en iyilerini hatırlatır. İçinizdeki düzen aşkını yenerseniz o düzen içindeki en az bir karakteri ezmiş olursunuz. Buda önemli bir seçimdir ama hiçbir seçim doğru değildir. Aklınızda sürekli ya diğerini seçseydim ne olurdu sorusunu bırakır. Bu soruyu siz sorarsınız kendinize ama cümle tamı tamına alıntıdır. Eğer bir diğerini seçseydinizde yine aynı soruyu sorucaktınız kendinize. Gözünüz diğerinde kalıcaktı, mutsuz olucaktınız belkide, daha çok acı çekicektiniz.



Seçimlerde hep acılar vardır. Vazgeçileni taşır her seçim kendi içinde. Vazgeçmek önemlidir, büyük bir olgunluk ve kararlılık gerektirir. Şimdi diceksiniz ki bu seçimler bu kadar mı kötü bişi, hiç mi iyi bi yanı yok? Hür irademizi kullanarak acı çekmeyi göze almışız. Haklısınız elbette çok da kötü değildir. Sonuçta kendi acınızı seçmekte özgürsünüzdür.



Evet bir yaz akşamı sizin başınıza tüm bunları getirebilir.


Evet bir yaz akşamına hepsini sığdırmak zorunda değilsinizdir.

28 Temmuz 2009 Salı

Farkında Olmadan

Değerli bir arkadaşım (kendisine arkadaşım diyebilmekten gurur duyduğum nadir insan) bana neden yazılarımın o etraftayken arttığını hatırlattı farkında olmadan.
Bunalıma giremiştim daha düzenli olarak görüştüğümüz zaman.
Girmiştim ama daha çok onla alakalı hoş bi bunalımdı. Neden gidiyosunuz ki, bir kaç ders daha streslerini yaşıyodum.
Farkında olmadan pekçok iyi şey yaptırmıştı bana, iyi insanlarla tanıştırmış, zihnimi açmış, yaratıcılığımı geliştirmişti. Oyunculuğun ne denli güzel olduğunu ve eğlenceli bir hal alabiliceğini aynı zamanda da ne kadar çabuk rolden çıkılabileceğini gösterdi (ki ben oyuncak ayı rölünde baya bi çaba sarfettim o rolde kalmak için :] )
Bir süredir adam akıllı konuşamıyoduk ki bugün bu zinciri bozduğumuzu düşünüyorum. bir kaç dakikalıkda olsa hayatımızın durumu hakkında bir şeyler paylaştık. İşte bu paylaşım anında anladım ki insanlar eğer gerçekten değer veriyolarsa birilerine, iyi bir ilişki içerisindeyse biriyle, bir şekilde ona hissettiriyor bunu farkında olmadan.
Sosyal Antlaşma (social engagement) gereği size çokda samimi olmadığınız birisi nası görünüyorum diye sorduğunda ona ya elbise güzelde sende çok çirkin olmuş diyemeyiz ya hani, içimizde el vermez zaten, karşınızdakinden bunun ötesinde birşeyler hissediyorsanız eğer o kişi muhtemelen size değer veriyordur.
Bir hastalık zamanında
Yardıma ihtiyaç duyulduğunda
Nedensiz canınız sıkıldığında
*Eğer size sıkma canını diyen kişi bunu mesaj atarak yapıyo bile olsa gözlerinde gerçek endişe yada hüzün varmış gibi hissedebiliyosanız çok şanslısınız. Belkide hiç dikkat edip üstünde düşünmediniz yada hislerinize güvenmediniz ama dikkat edin derim ben. Fark ettirmeden yaşanır çoğu şey.

Olurda bu yazıyı okursa eğer değerli arkadaşım sonuna gelene kadar kendisinden bahsettiğimin farkında olmicak. Belkide farkında olmadan fazla üstü kapalı yazdım =)

Sizi Seviyorum ;

Tuğba Yardımcı
Serdar Solkun
Selen Buse Dorukoğlu
Ece Türkkan
Mert Ülkü
Fatih Saboviç
Deniz Vargeloğlu (ve tayfası dicem ama kızmayın :) )

25 Temmuz 2009 Cumartesi

Geri döndüm

Uzun zaman sonra tekrar aranıza dönmekten, herşeyden çok da tekrar yazmaya başlamaktan büyük mutluluk duyuyorum

Şöyle ki uzun bi bloguma isim bulma sürecinden geçtikten ve elimden geldiğince öneri aldıktan sonra aniden bilmek güzeldir'e karar verdim. Bunun hikayeside bir hayli ilginç. Annemle çay bahçesinde dondurmamı yerken, birden aklıma; nolcak bu açılamayan blogumun hali diye bir cümle düştü ( bu cümle kalıbını ruhuma işleten Özgür abimi öpüyorum). Bu tedirginlik veren dşünceyi beynimden attıktan sonra bazı şeyleri, hatta neredeyse herşeyi bildiğim zaman daha huzurlu olduğumu farkettim. Bilmek güzeldir arkadaşlar ve bildiğim herşeyi sizinde bilebilmenizi arzuluyorum.

Yaratıcı ekibime verdikleri destekten ötürü minnettarım ki bu 3 kişiyle sınırlı olsada

Mert Ülkü (ki içimi aylar sonunda dökmeye hazır oldugumda talihsiz bir biçimde şans eseri karşımda olan kişidir, iyidir, hoştur, kara mizahtır)

Damla Aydın (ki önceki blogumun gmail sahibesidir kendisi, paylaşımcıdır, hırslıdır, cadıdır,yinede severimdir)

Pınar Yeşilova (ki kendiside blog açmak istiomuş duyurumu görünce çok sevindi, parayı vurdugumuzda Fransa'ya gidilicektir o pastacı bende turtacı açıcağızdır ve mekanlar biraradaymış gbi göstericezdir, fevkalade şeker bi insandır, canımdır, cicimdir, puantiyeli pastadır )


Daha önce bilmediğim yada bildiğim halde farkına varamadığım binlerce şey var.
Eminim hepimizin öyledir

Paylaşım Başlasın!

7 Temmuz 2009 Salı

heeeyyyyy oradakileeerrr

heeeeyyy ben geri döndüüüümmm!!!!
aklı başında bi girdi için azıcık beklemelisiniz ki kendimi biraz daha topliyim
biliyorum yeterince ihmale uğrattım ama affedin :)